Tugay Kaban
17.5.24
Mevsimler’in Yazarın Peter Bichsel’le Söyleşi
28.4.24
Notlar
Hollywood.
Aşkenaz Yahudileri.
Şarlo asıl Yahudileri mi güldürmek istiyordu?
Modern Zamanlar'da Ford'u mu eleştiriyordu?
-
Dergi dosya konusu: Türk Edebiyatı'nın Sermayesi Var mı?
19.4.24
Modern İnsan’ın Gürültüsü
'Gürültü'nün parazitleşmesinden, bestelenmesine bir düşünce ağı kurmak tam olarak modern insanın yapabileceği bir şey. 'Modern İnsan' konusunda ise yakın zamanda, bir diyalog esnasında aklıma gelen şu şeyi de ekleyeyim: Baudelaire modernizmin babası olarak kabul edilir. Meşhur bir mısraı vardır Baudelaire'in, "Sanki bin yıl yaşadım, o kadar hatıram var!" Bu mısra gerçekten modern hayatın kıskacı arasında kalmış her insan için geçerlidir. Hatıraların kemmiyetlerinin mi yoksa keyfiyetlerinin mi üzerinde durur modern insan?
Ve bir de
- Kalemin gürültüsü nasıl duyulur?
16.4.24
New Directions'ın Kuruluşuna Dair Dipnot
Fotoğrafta gördüğünüz kişi dünyaca ünlü yayınevlerinden New Directions'ın kurucusu James Laughlin IV. Bu isme ilk önce Ezra Pound hakkında yazılan bir kitabın son okumasını yaparken rastladım. İsmin sonundaki roma rakamıyla yazılı 4'ün hatâ olabileceğini düşündüm çünkü biraz garip görünüyordu. Nihayetinde James'in ortaçağda yaşayan bir kral olmadığı belliydi. Yanlışlık olup olmadığını araştırırken Laughlin soyadının, -bir kral soyu olmasa da- güçlü soyağacına sahip bir aileye ait olduğunu öğrendim. 4. James, Laughlin ailesinin -kısa süren araştırmalarım sonucunda öğrendiğim kadarıyla- dede James Laughlin'in ismini kullanan dikkat çekici son aile bireyiydi. Zengin bir ailenin ferdi olan 4. James, diğer aile bireylerinden farklı bir alana yönelmek istiyordu. O alan, şiirdi. Harvard'daki öğrenimini yarıda kesip, şair olma isteğiyle Avrupa'ya gelince, orada Ezra Pound ile tanıştı ve Pound'dan bir süre sonra şu sözleri duydu: "Şiiri bırak ve paranı bir yayınevi kurmak için harca!" Şiiri bırakmadığını biliyoruz fakat bir yayınevi kurmaktan da geri durmadı. Connecticut'ta teyzesinin evinden yönetmeye başladığı New Directions, bugünlere kadar nâmını arttırarak gelmiştir. Bu hikâyedeki en önemli nokta ise aslında, Pound gibi bir şahsiyetin, edebiyat dünyasındaki etkilerinin ne kadar fazla olduğudur.
23.3.24
Orhan Pamuk'un Babasının İkinci Bavulu
18.3.24
Fenerbahçe'nin Ligden Çekilme Durumu Üzerine
18 Mart 2024'te Fenerbahçe adına, tarihî açıdan çok ciddi bir kırılma yaşanmıştır. 2 Nisan itibariyle oy birliği neticesinde, Süper Lig denilen bataklıktan çekilme kararının alınabileceği durumu belirginleşmiştir. Bir Fenerbahçeli olarak bu çekilme kararının kesin bir şekilde gerçekleşmesi gerektiğini düşünüyorum. Özellikle son 10 senedir Fenerbahçe aleyhine gösterilen bütün gayretlerin karşılığında, çekilme dışında yapılacak hiçbir şey ciddi duruş kalmamıştır. Çekilme kararının karşısında duran hiç kimsenin gerçek bir Fenerbahçeli olduğuna inanmıyorum. Fenerbahçe'yi bu karardan uzaklaştırmak için çalışan hiç kimsenin de Fenerbahçelileri dikkate aldığını yahut sonraki zamanlarda alacağını düşünmüyorum. 2 Nisan 2024 tarihi Fenerbahçe'nin ikinci kuruluş yılı olacaktır. Bu kararın ardını arkasını düşünen samimi Fenerbahçeliler ise şunu bilmelilerdir ki 'Karşılaşılacak bütün kötü durumlar, karşılaşmış olduklarımızın yanında uçurumda mertebedir!'
İyi ki Fenerbahçeliyim!
7.3.24
Marslı Filminin Düşündürdükleri
2015 yılında yayınlanan bir film. Uyarlandığı kitap ise 2011 yılında yayımlanmış. Ben 2024 yılında izleyebildim. Katarsis yönünden benzerlerinin yoluna sâdık. Kitabı okumadım fakat yazarını tanıdığım için basit bir anlatımı olduğunu düşünüyorum. Edebiyat olarak içinde bulunacak pek bir şeyin olmaması kuvvetle muhtemel. Filmin ben de düşündürdüğü şey ise şu oldu: Nasreddin Hoca'nın o meşhur hikâyesi, hikâye olarak anlatılamayacak kadar gerçek. Hani bir adam, evi artık küçük geldiği ve ailesiyle içine sığmadı için Hoca'ya gelip ondan akıl ister, Hoca'da sırasıyla ahırındaki hayvanları evine taşımasını söyler, nihâyetinde adam o kadar bunalır ki Hoca'nın bu tavsiyesinin neticesinden, "Hocam evim ahıra döndü" yakınmasıyla son bir tavsiye için Hoca'ya gittiğinde, Hoca, "şimdi evindeki bütün hayvanları ahıra geri koy" der ve adam denileni yapınca büyük bir aydınlanma yaşar, "meğer bizim evimiz ne kadar geniş ve büyükmüş" der. Dünya'da olmanın, sağlıklı olmanın kıymeti, onları kaybetmediğimiz müddetçe tam olarak kavranılamıyor. Filmin sonunda, nihayet Dünya'ya dönebilen adam bir bahçede otururken, o sahneyi durdurup kendi kendime şunu söyledim, 'Bu Dünya'da fakir olsan da evsiz olsan da ne olur ki? Sağlıklıysan ve ağaçların altındaysan, yetmiyor mu bu sana?' Yetmediğini hissettiren bir anlayışın ördüğü bir hayatın içerisindeyiz çoğumuz.