Başka Biri Ol(a)ma(ma)nın Romanı Üzerine Yorum

Roger Caillais’in Romanın Kudretleri adlı eserinde yoğun olarak üzerinde durduğu bir mesele var: Cemiyetin duvarlarına karşı indirilen birer yumruktur romanlar. Mahmut Coşkun beyefendiden okuduğum bu ilk eserin Caillais’in ortaya attığı (kendisi bu konuyu ortaya atan bilindiği kadarıyla ilk kişidir) düşüncesiyle örtüşen birçok benzer noktası olduğuna kaniim. Kendimi inandırmış olabilir miyim? Belki. Fakat Âgâh’ın (eserde baş karaktere aid olan bu ismin ilk a’sı şapkasız ve bu beni bayağı sıkıntıya soktu) beni kandıramadığını özellikle belirtmek isterim. Ben ona çoğu zaman inanmak istedim. En azından düşünüyordum ki: bana düşüncelerinden başka bir yol ile zarar veremez.


Şimdi sizi şaşırtmasını ümid ettiğim bir cümle kurmak durumundayım. Buyurun:


Uzun lafın kısası.


Mahmut Coşkun’un Başka Biri Olmanın Romanı isimli eserini okurken not almak istediğim bazı noktalar oldu. Kalem bulamadım. İneceğim durağı geçmek üzere olduğumu fark ettim. Gibi bir sürü nedenimin olduğuna inanmanızı istirham ediyorum. Lâkin son sahifeyi de tamamlayınca hemencecik şunları bir şekilde (zorluklar içerisinde olduğunu hâlâ hissedebiliyorum) kaydettim:


2020 Türkiye’sinin muhafazakâr anlayışıyla (İslamcısından, Atatürkçüsüne) çerçevelenmiş dürtülerin köklerine yaslanarak fakat bu dürtülerin ortaya çıkardığı eylemleri engelleme çabasıyla kıvranan, Orhan Pamuk’un Kar romanında yoğurduğu kadın-erkek ilişkisinin ve Kara Kitap eserinde oluşturduğu kurguya dayalı sistematiğin yoğun olarak gözlemlenebildiği ‘Başka Biri Olmanın Romanı’ okuru yeni ve fakat aynı zamanda güzel bir tadın eşiğine getirmiyor. Kimi getirmiyor? Bu yorumu elbette en evvel kendi şahsiyetim üzerinden dile getirdiğimi söylemeliyim. Diğer insanlarla ise nasıl, ne derece ve ne zaman -bu roman üzerine- bir diyaloğa gireceğimi takdir edersiniz ki şu an (saat 00:19) kestiremiyorum. Belki bunu sabah bir daha düşünebilirim.


Başka Biri Olmanın Romanı kurgusu itibari ile üzerine düştüğü ‘olma’ eylemini gerçekleştiremiyor olsa bile bir yumruk olma cehdiyle süslenmiş. Bu, bu zamanlarda elbette bir kıymettir.


İmdi ise uzun sessizliğin kısası.