Orhan Pamuk’un Son Romanı Veba Geceleri Üzerine Kısa Bir İnceleme

 


Orhan Pamuk’un Veba Geceleri isimli kitabı nihayet çıktı. Kitabı çok uzun zamandır bekleyen okurlar oldukça mutlu. Bu okurların çoğu (ben de dâhil) olabildiğince hızlı bir şekilde kitabı edindiler ve hemen okumaya başladılar. Bu okumalar neticesinde de bazı şeyler (çoğu eski meseleler), özellikle sosyal medyada ortaya çıkmaya başladı. Ben de şahsî olarak, Orhan Pamuk artık bitirse de okusam dediğim Veba Geceleri kitabını okumaya başlar başlamaz, gözüme çarpan şeyleri dillendirmek istedim. Bu sebeple de bazı ‘tivitler’ attım. Fakat bu yaptığım şey sanki bir okurun yapamayacağı bir şeymiş gibi bazı tepkilerle karşılaştım. Bu yazıyı yazmaya karar vermemin temel sebebi de karşılaştığım o tepkilerdir.

Bu yazının yoğun, hacimli ve hatta Veba Geceleri metnini bütünüyle çerçeveleyen ve kallavî sözlerle eserin ne idüğünü sorgulayan bir yapısı olmadığını özellikle belirtmeliyim. Böylece “neydi bu şimdi?” tepkisini de geri püskürtmüş olacağım. Bir okur olarak Veba Gecelerini okurken aklıma gelen, takılan şeyler şöyle:

  • İlk olarak, kitabın isminin oldukça basit fakat bu basitlikte okuru çeken tatlı bir taraf olduğunu düşünüyorum. Kapak tasarımı için ise ‘daha çok uğraşılabilirdi’ diyeceğim. Belki kapakta da kitabın ismindeki gibi bir tatlı taraf bulanlar olacaktır. Fakat özellikle insan figürlerinin birer çıkartma kâğıdı gibi resme sonradan eklenmiş olmaları beni özellikle odaklanmaktan uzaklaştırdı. Mesela Hotel Minger binasının hemen sol tarafındaki binanın penceresinden bakıyormuş gibi gösterilmek istenen kişi ‘ben neden buradayım!’ diye bağırmıyor mu yüzümüze karşı?
  • Kitap başlar başlamaz, aslında elimizdeki Veba Geceleri isimli eserin Orhan Pamuk’a değil, Mîna Mingerli’ye ait olduğunu görüyoruz. Bu elbette postmodern bir edebî yöntem. Fakat bence bu yöntemi Pamuk, metni tamamlayınca daha iyi anladım ki bir ideolog olmaya çalıştığını gizlemek için iyi bir şekilde kullanmış. Hatta yalnızca bir ideolog değil, bir gazeteci ve hatta siyasetçi olduğunu da bu postmodern yöntemle gizlemiş. Pamuk’un önceki eserlerinde de bu özellikler bazı taraflarıyla göze çarpsa da Veba Geceleri’nin, The New York Times’ı yalancı çıkardığını düşünüyorum. Kitabın arka kapağında yer alan “O ne bir ideolog, ne bir siyasetçi, ne de bir gazeteci. Orhan Pamuk büyük bir romancı.” sözü Pamuk için hangi kitabının ardından söylendi bilmiyorum fakat bu sözü Pamuk’a hak ettirecek yalnızca üç kitabı olduğunu düşünüyorum. Yeni Hayat, Kara Kitap, Benim Adım Kırmızı. Veba Geceleri’nin ise bu sözün tam aksini yansıttığını ısrarla söylemeliyim. “O bir ideolog, bir siyasetçi ve bir gazeteci. Orhan Pamuk, okurunun bazı meseleleri anlamadığını düşünerek aynı şeyleri tekrardan ve birkaç kelime farklılıklarıyla yazan bir romancı.”
  • Son sözümün son kısmında, abartmış olabilir miyim diye kendime sormadan edemedim şimdi. Fakat hayır. Belki biraz hızlı ve sayfa üç yüzden sonra bayağı yorgun gözlerle eseri tamamlamış olsam da Pamuk’un önceki kitaplarında da olduğu gibi aynı konuları tekerrüren anlattığını rahatlıkla gözlemledim.
  • Romanın ‘1. Bölüm’ yazan başlığının ve hemen başlığın ardından uzayan cümlenin daha 7. kelimesi ile 8. kelimesi arasında yer almayan ‘virgül’ ise beni gerçekten oldukça üzdü. Zaten bütün mesele de o noktada başladı. Bu konu, etrafımda birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Kitabın birçok yerinde böylesi, Türkçeye dair hataların varlığı oldukça dikkat çekiyor. Tahsin Yücel 2 olmamak için bu konuyu burada kapatıyorum.
  • Hikâyenin (yalnızca hikâyenin) oldukça hoşuma gittiğini belirtmeliyim. Fakat bu hoş hikâyenin 537 sayfalık kitabın içerisinde, yaklaşık olarak 200 sayfayı kapsadığını da belirtmeliyim. Geri kalan 337 sayfa, Mîna Mingerli hanımefendinin hiç objektif olmayan ve tamamiyle taraflı batılı yazarların metinleri ışığında hazırladığı kurmaca bir Osmanlı Tarihi’nden ibaret. Tıpkı Minger gibi, Osmanlı Devleti’nin son zamanlarına yakın dönemi de ‘gerçeklikten çarpıtılmış’ bir biçimde çizilmiş sayfalara. Elbette bunun bir roman yani kurmaca olduğunun farkındayım. Tarih kitapları bile tam olarak objektif bir gözle yazılamıyorken, bir kurmaca nasıl objektif yazılabilir veyahut objektif olmak zorunda mıdır gibi sualler sıralanabilir. Bunların cevapları ayrı bahis. Veba Geceleri için ortada olan durum ise şöyle: Veba Geceleri bir roman olmasına rağmen, roman anlatımından fazlaca ödün veren bir eser. Yani rahatsız olduğum durum bu. Meseleleri bir propagandist gibi sunan roman, Pamuk’un önceki romanlarında yükselen roman anlatım gücünün bence hâlihazırda en zayıf halkasını oluşturuyor.
  • Romanı yaklaşık 20 saat içerisinde ve birçok şeyin arasına sıkıştırarak bitirdim. Benim için oldukça yoğun bir maraton oldu. Uykusuz kaldım fakat bu kitap, Çehov okumalarım arasına bir anda girdiği için hemen aradan çıkarmak istedim. Böylesi bir okumadan zevk almadığımı düşünebilirsiniz. Aksine, oldukça zevkli bir çıkıştı böylesi bir uğraş.

Anlatmak istediğim bir sürü şey daha vardı. Oraya buraya aldığım notlar ve sair. Fakat daha fazla uzatmanın bir anlamı olduğunu düşünmüyorum.

İnsanların birbirleriyle konuşarak anlaşacağı dönemlerin geleceği ümidini içimde taşıyorum.

Edebiyat bizi biraz da olsa iyi edecektir.