Taşya Bitki Öytüsü ve Payselley

·         Murat Çelik’in Taşra Bitki Örtüsü ve Parseller eserinin(!) beni bu yazıyı yazmaya itmesinin tek sebebi var. Tek fakat mühim bir sebep! Açık açık şöyle mi söylemeli: “Efendi, yazdın böyle bir şey, bari ‘şiir’ deme! Diyeceksen öykü de, roman de, ne bileyim deneme de lâkin şiir deme!”


·         Beni kırmaz bu sözlerim karşısında belki Murat Çelik ve “sen iste yeter ki!” deyip bir daha bu kitaba dair/ait hiçbir şeyin hiçbir yerinde ‘şiir’ ibaresini görmeyiz. İşte bu beni öyle mutlu eder ki! AÇIK PARANTEZ en azından kitabın sayfalarından birinde bir tane şiir olsaydı, onun hürmetine ‘şiir’ ibaresini içime sindirebilirdim fakat kitabın içinde bir tane dahî şiir yok. KAPALI PARANTEZ


·         Kitabın okunmak için yazılmadığını düşünüyorum. Zira okunarak anlaşılmasını gütmüyor yazar. (Şair değil!) Ben kitabın okunarak anlaşılmasından çok bir resim, bir fotogıraf gibi bakılarak anlaşılmasının çabalandığını düşünüyorum. Yanlış hatırlamıyor isem Çelik bir söyleşisinde ‘okuru dikkate almadan yazmanın’ tarafında olduğunu dile getiriyor. Okurun bir önemi yok bu kitap için. Okur olmadığı için, okuma eylemini gerçekleştirme gereği de gün görmüyor hâliyle. Fakat Çelik’in aradığı şey sanırım ‘izleyici’.


·         Okunarak anlaşılmaması mevzuunu metinlerin okunamadığını da vurgulayarak destekleyebilirim. Durun bir dakika. Nasıl okunmuyor olabilir mi diyorsunuz?


·         Şöyle açıklamaya çalışayım. ‘Ceci n’est pas une pipe’ bu ibareyi hatırlayanınız var mı? Tercümesi ‘Bu bir pipo değildir’. Sanırım bu ibare Taşra Bitki Örtüsü ve Parseller adlı kitap vesilesiyle deneye dayalı sanat çerçevesinde düşüncelerimi bir parça aktarmak için ‘şimdilik’ yeterli olacaktır.


·         Latin sembolleri bu işin başını çekiyor. Latin sembolleri insanlığa şöyle bir karşılık(tepki?) verdi: “Biz yalnızca bir şeylere bürünmüyoruz, ayrıca kendimiziz de!” Yani “bir harf olarak bir kelime oluşturup bir anlamı ifade etmenin dışında, biz yalnızca bakılabilir bir obceyiz de” dediler.


·         René Magritte ‘İmgelerin İhaneti’ adlı tablosu ile Latin sembollerinin bu haykırışını somutlaştırdı. Yani elle tutulabilir bir hâle getirdi. ‘Bu bir pipo değildir’ okunmak için değil, tam tersine yalnızca bakılmak için resmedilmiş bir ‘şey’ idi.


·         İmdi Murat Çelik’in eserine dönelim. Belki farkında değil fakat Çelik’de Magritte’in yaptığını yapıyor. Taşra Bitki Örtüsü ve Parseller bir ‘bakmaklık’ kitap. İzlemelik. Seyirlik. Eğer izleyici, sembolleri okumayıp, yalnızca onlara bakabilir ise ve yine eğer baktığında neye bakıp nasıl görmesi gerektiğini bilir ise, Taşra Bitki Örtüsü ve Parseller kitabı asıl önemine kavuşacaktır.


·         Şahsî olarak ben Taşra Bitki Örtüsü ve Parseller kitabına bakarken ne yazık ki, usta elinden çıkmış bir iş göremedim. Yahut şöyle söyleyeyim: Taşra Bitki Örtüsü ve Parseller kitabına bakarken acemi görüntüler seyreyledim. Bunu itiraf etmem gerekir. Yazımın başlığının saiki de bu itirafda gizli. Ben Çelik’in görüntülerini, henüz yazı yazmayı ve okumayı bilmeyen fakat bir yerlerde misal A,M,K sembollerini görmüş ve eline kalemi verdiğinizde bu sembolleri sırasıyla şu şekilde –AMKAMKAMKAMKAMK- yazan bir çocuğun oluşturduğu görüntülerden pek ileri merhalede göremedim.


·         Haşiye: Deneye dayalı sanat olur lâkin deneye dayalı şiir olmaz. Önce şair, şiir sonra, çok sonra!